Nasrettin Hoca Fıkraları Kısa 20 Tane Kısa, Nasrettin Hoca’nın kısa komik 20 kısa fıkraları burada.
1.Nasrettin Hoca Fıkraları Parayı Veren Düdüğü Çalar
Çocuklar bir gün pazara giden Nasrettin Hoca’nın etrafını sarmış ve içlerinden biri “Hoca, bana düdük al!” demiş biri. Başka bir çocuk “Bana da, bana da!” demiş.
Diğerleri de Nasrettin Hoca’ya sırayla:
– Ben de düdük isterim!
– Bir tane de bana!, demiş.
İçlerinden sadece bir çocuk Nasrettin Hoca’ya düdük parası vermiş ve Nasrettin Hoca parayı alıp pazara gitmiş.
Hoca, akşam pazardan dönünce Nasrettin Hoca’yı gören çocuklar hocanın etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran Nasrettin Hoca, parayı veren çocuğa düdüğü vermiş.
Diğer çocuklar hep birlikte bağırmış:
– Hani bizim düdüğümüz nerede?
Nasrettin Hoca gülerek,
– Parayı veren düdüğü çalar, demiş.
2.Nasrettin Hoca Fıkrası Ya Tutarsa!
Nasrettin Hoca bir gün gölün kıyısına elinde koca bir kaşık yoğurt ile birlikte gitmiş.
Nasrettin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle boşaltmış.
O sırada köylülerden biri Nasrettin Hoca’yı görmüş ve şaşkınlıkla:
– Nasrettin Hoca ne yapıyorsun, diye sormuş.
Hoca gülümseyerek:
– Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş.
Adam, Hoca’ya bakmış ve kahkaha atarak:
– Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl maya tutar mı hiç?, demiş.
Nasrettin Hoca gülümsemesini hiç bozmadan:
– Peki ama ya tutarsa, demiş.
3.Gönlüm Buna Razı Olmadı
Eşeği ile birlikte kasabaya alışverişe giden Nasrettin Hoca; kitap, elma, limon gibi birçok ağır şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alarak eşeğine binmiş.
Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler:
– Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?, diye sormuşlar.
Hoca:
– Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, bir de çuvalı ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı, demiş.
4.Vasiyet Etmiş
Nasrettin Hoca bir gün evde otururlarken karısına:
– Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş.
Karısı şaşırmış:
– Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş.
Hoca ciddi bir şekilde:
– Yarın öbür gün kıyamet koparsa her şey ters düz olacak. O zaman ben de düz olarak ayağa kalkabilirim, demiş.
5.Nasrettin Hoca Bugün Ayın Kaçı
Nasrettin Hoca bir gün bir işi için Konya’ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca’yı durdurmuş:
– Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş.
Hoca:
– Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş.
6.Nasrettin Hoca Fıkrası Onu Kendisi Sanmış
Nasrettin Hoca bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşmış. Adamla sohbet etmeye başlamışlar. Bir saat havadan sudan konuştuktan sonra Hoca:
– Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi?, diye sormuş.
Adamcağız çok şaşırmış:
– Madem beni tanımadın, neden benimle bir saattir sohbet ediyorsun?, demiş.
Nasrettin Hoca:
– Kıyafetlerin benimkine çok benziyordu. Ben de seni ben sandım, demiş.
7.Nasrettin Hoca Fıkraları Birinin Anası Ağlayacak
Nasrettin Hoca’nın iki oğlu varmış. Oğullarından biri çömlekçilik yaparak geçimini sağlarmış. Hoca bir gün oğlunun yanına onu ziyarete gitmiş. Oğlu dertli bir şekilde:
– Baba çok heyecanlıyım çünkü bütün paramı bu çömleklere yatırdım. Hava güneşli olur da kururlarsa zengin olacağım. Yağmur yağarsa hepsi çatlayacak ve anam ağlayacak, demiş.
Hoca dertli bir şekilde diğer oğluna gitmiş. Oğlu o sırada tarlasında oturmuş düşünüyormuş:
– Ah baba hoş geldin. Bütün paramı bu tarlaya yatırdım. Eğer yağmur yağarsa zenginim ama kuraklık olursa her şeyimi kaybederim ve anam ağlar, demiş.
Nasrettin Hoca eve dönmüş. Sıkıntılı olduğunu gören karısı:
– Ne oldu Hoca canın sıkkın, demiş.
– Asıl dert senin, halini düşün. Çünkü yağmur yağsa da yağmasa da oğlanlardan birinin anası ağlayacak.
8.Nasrettin Hoca Hamam Bahşişi
Nasrettin Hoca bir gün hamama gitmiş. Ancak içeri girdiğinde kimse onunla ilgilenmemiş, havlu vermemiş, kese yapmamış ve çıkarken “iyi günler” dememiş. Buna rağmen Hoca ona uzatılan bahşiş kutusuna yüklüce bir bahşiş bırakmış.
Bir sonraki hafta tekrar hamama giden Hoca, içeri girer girmez herkes başına toplanmış, ikramlar, havlular ve oldukça fazla ilgiyle karşılanmış. Çıkarken de ona uzatılan bahşiş kutusuna hiç bahşiş bırakmamış.
Hamamcı şaşkın bir şekilde:
– Hoca bu ilgi bu alakaya bu kadar mı bahşiş bırakılır, demiş.
Nasrettin Hoca hemen gülerek:
– Bu geçen haftanın bahşişiydi. Bu haftanın bahşişini zaten geçen hafta vermiştim, diyerek güzel bir cevap vermiş.
9.Nasrettin Hoca Fıkrası Akıl Sır Ermiyor
Nasrettin Hoca bir gün yolda yürürken iki yüz akçe parasını kaybetmiş. Kaybettiği parasını bulamayan ve çok üzülen Hoca, “ne olur bulunsun” diye dua etmiş.
Aynı zamanda yaşadığı şehrin en zenginlerinden biri uzak diyarlarda bir yerde çıktığı gemi yolculuğunda kötü bir fırtınaya yakalanmış ve “Eğer kurtulursam Nasreddin Hoca’ya iki yüz akçe para vereceğim” diye adak adamış hemen.
Kötü fırtınadan kurtulan adam hemen gelip bu parayı Hoca’ya vermiş. Hoca şaşırmış ve:
– Ey Allah’ım sağ ol. Bu ne dolambaçlı yolmuş, ben parayı ben nerede yitirdim, nerden çıktı. Gerçekten de akıl sır ermiyor, demiş.
10.Nasrettin Hoca Ben Küçük Yangınlara Karışmam
Murat Ağa Nasrettin Hoca’nın yaşadığı kasabanın en zenginlerinden biriymiş. Ağa hem aklı ve zekası sayesinde zengin olduğunu düşünür, hep kendiyle övünürmüş.
İşine geldiğinde Hoca’ya danışır, işine geldiğinde ise onu dinlemezmiş. Sadece cuma günleri camiye gelirmiş. Murat Ağa’nın üç katlı, kocaman bahçeli ve çok lüks bir evi varmış. Bütün altınlarını ve paralarını da evinin bahçesinde saklarmış.
Cuma günleri camiye gelip de Hoca’nın doğruluk ve dürüstlükle ilgili sözlerini dinlerken işine gelmezse:
– Hoca Efendi, sen dünya işlerine karışma! Din ve dünya işi ayrı, dermiş.
Günlerden bir gün Murat Ağa’nın evinde yangın çıkınca koşarak camiye gelmiş. O sırada herkes öğle namazından çıkıyormuş. Ağa, Hoca’yı görünce:
– Hoca koşun yardım edin evim yanıyor, demiş.
Bunu duyan Hoca durur mu?:
– Bana din işleri ile dünya işlerini ayırmam gerektiğini sen öğrettin. Mesela bu yangın benim asla karışmamam gereken bir dünya işi, demiş.
11.Bulmanın Tadı
Nasrettin Hoca bir gün alışveriş yapmaya en sevdiği eşeğini de alarak gitmiş. Eşeğini bir ağaca güzelce bağlamış ve alışveriş yapmaya başlamış. Bir sürü şey alıp eşeğine doğru yürümeye başlamış. Ancak eşeği orada yokmuş.
Hemen bir adam tutarak bağırmasını istemiş:
– Nasrettin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca ona alışveriş çuvallarını, eşeğin semerini ve parasını verecek.
Duyanlar şaşkın bir şekilde:
– Hoca Efendi madem bulunduğunda eşeğini geri vereceksin neden arıyorsun, demişler.
Hoca gülümseyerek:
– Kaybolan şeyi bulmanın tadı başkadır. Her şeyi kaybedeceğimi de bilsem o eşeği bulup çalana geri vereceğim, demiş.
12.Nasrettin Hoca İp Olur
Nasrettin Hoca’nın yaşadığı köyde yaşayanlar Eyyübi kelimesini bir türlü doğru söyleyemiyorlarmış.
Bazısı Eyip, bazısı İyip, bazıları da İyp diye yanlış bir şekilde söylüyorlarmış.
Buna artık dayanamayan Hoca vaazında:
– Ey komşular sakın ola ki oğlunuz olursa adını Eyyûb koymayın. İnsanlar onu söyleyemez çocuğun adı olur İp, demiş.
13.Şu Koca Tasla
Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş. vaazında doğru ve dürüst olmanın önemini anlatıyormuş. Bakmış dinleyenler yarı uykulu ve esniyorlar. Öğle vakti olduğu için de hepsinin karnı aç.
Düşünmüş:
– Haydi, toplanın bize gidiyoruz. Etli pilav ve yoğurt yiyelim, demiş.
Herkes hızlıca toplanmış ve eve gelmişler. Hoca karısına:
– Hanım masayı hazırla, hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye geldik, demiş.
Karısı:
– Hoca Efendi ne yaptın? Evde ne, pirinç ne et, ne de yoğurt yok, demiş.
Hoca düşünmüş, taşınmış ve içeri gitmiş ve elinde bir kaşık ve tencereyle gelmiş:
– Kusura bakmayın çocuklar, evde eğer pirinç, et ve yoğurt olsaydı bu kazan ve kaşıkla size ikram edecektim, demiş.
14.Ben Sözümden Dönmem
Bir gün Hoca ile komşusu bahçede oturuyor ve sohbet ediyorlarmış.
Komşusu Hoca’ya sormuş:
– Hoca’m, sen kaç yaşındasın?
Nasrettin Hoca derin derin düşünmüş ve ak sakallarını sıvazlayarak:
– Kırk yaşındayım.
Komşusu şaşkın bir şekilde hemen itiraz etmiş:
– Nasıl olur bu Hoca Efendi, 10 yıl önce de sorduğumda aynı cevabı vermiştin, demiş.
Hoca sakince gülümsemiş ve:
– Komşu Efendi ben sözümün eriyim. Sözümden dönmek bana yakışmaz. On yıl sonra da sorsan aynı cevabı vereceğim, demiş.
15.Kim Daha Büyük
Köylüler bir gün Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
– Hocam padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi?
Hoca hemen cevabını vermiş:
– Tabii ki çiftçi büyük. Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür.
16.Nasrettin Hoca Rüyada Gözlük
Gece yatağında mışıl mışıl uyuyan Nasreddin Hoca aniden uyanmış. Hemen kapısını uyandırmış:
– Hanım kalk gözlüğümü bulamıyorum.
Kadıncağız uykulu bir şekilde:
– Hoca gözlüğü uykuda ne yapacaksın?, demiş.
Hoca gözlüğünü bulmuş ve gözüne takarken:
– Rüyada daha iyi göreceğim, demiş.
17.Nasrettin Hoca Fıkraları Hepsinin Tadı Aynıdır
Üzüm bağıdan dönen Nasrettin Hoca’nın eşeğinin üstünde koca bir kasa üzüm varmış.
Tam eve varacakken Hoca’nın peşine çocuklar takılmış ve:
– Hoca, Hoca bize üzüm verir misin?, demişler.
Hoca düşünmüş, çocukları saymış. “Eğer hepsine bir salkım verirsem bana üzüm kalmaz” diye düşünmüş. Hoca, kasadan bir salkım üzüm almış ve çocukların her birine birer tane üzüm vermiş.
Çocuklar ellerindeki üzüme bakmış ve içlerinden biri:
– Hoca bu çok az değil mi?, demiş.
Nasrettin Hoca bu ya hemen cevabı vermiş:
– Canım niye ısrar ediyorsunuz. Ha bir tane, ha on tane ne fark eder. Nasıl olsa hepsinin tadı aynı değil mi?
18.Nasrettin Hoca Fıkrası Yağmurdan Kaçıyorum
O gün çok yağmur yağıyormuş. Nasreddin Hoca da pencere kenarında oturmuş, dışarıyı seyrediyormuş.
O sırada bir komşusunu yağmurun altında koşarken görmüş. Camı açmış ve:
– İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı komşu, demiş.
Komşusu utanmış ve yürümeye başlamış.
Başka bir gün yine yağmur yağıyormuş ama Hoca bu sefer dışardaymış. Yağmura yakalanınca koşmaya başlamış. Bu sefer de komşusu evdeymiş ve onu görünce:
– Hoca utanmıyor musun rahmetten kaçıyorsun, demiş.
Nasrettin Hoca:
– Ben rahmetten kaçmıyorum, düşen rahmetin üstüne basmamak için koşuyorum, demiş.
19.Parayı Kim verecek
Nasrettin Hoca küçük bir çocukken arkadaşları ona bir oyun oynamak isterler.
– Nasrettin, biz bahçede yumurta yapacağız, gelir misin?, demişler.
Arkadaşlarının kıkırdadıklarını gören Nasreddin ona bir oyun oynadıklarını anlamış ama yine de:
– Gelirim, demiş.
Çocuklar önden giderek, önceden sakladıkları yumurtaların üzerine oturmuş ve içlerinden biri Nasreddin’e:
– Biz hepimiz şimdi yumurtlayacağız. Eğer aramızda yumurtlayamayan biri olursa hepimize gazoz alacak, demiş.
Sonra da hep bir ağızdan gıdaklamaya başlamışlar:
– Gıt–gıt–gıdaaaak.
Nasrettin hemen düşünmüş ve:
– Üüüü–ürü–üüü, diye bağırmaya başlamış.
Diğer çocuklar şaşırıp:
– Ne oluyor Nasreddin?, diye sormuşlar.
Nasrettin:
– Eee bu kadar tavuğu koruyacak bir de horoz lazım, değil mi?, diye zekice bir cevap vermiş.
20.Bal ile Sirke Uyuşmamış
Köylüler toplanmış Nasrettin Hoca’nın tepesine ve sormuşlar:
– Hocam bal ve sirke birbiriyle uyuşmazmış derler, doğru mu sence?
Hoca biraz düşünmüş ve gidip mutfaktan bal ve sirke almış. Bir kaşık bal yiyip üstüne sirke içmiş. Yüzünü ekşiterek:
– Neden uyuşmasın, gayet de iyi anlaşırlar, demiş.
Yüzünü görenler:
– E, Hoca yüzün ekşidi.
Hoca yine cevabını vermiş:
– Onlar anlaştı anlaşmasına ama beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.
Nasrettin Hoca Fıkraları Kısa 20 Tane Kısa, Nasrettin Hoca’nın kısa komik 20 kısa fıkraları burada.
Nasrettin Hoca Fıkraları
Nasrettin Hoca Fıkrası Parayı Veren Düdüğü Çalar
Çocuklar bir gün pazara giden Nasrettin Hoca’nın etrafını sarmış ve içlerinden biri “Hoca, bana düdük al!” demiş biri. Başka bir çocuk “Bana da, bana da!” demiş.
Diğerleri de Nasrettin Hoca’ya sırayla:
– Ben de düdük isterim!
– Bir tane de bana!, demiş.
İçlerinden sadece bir çocuk Nasrettin Hoca’ya düdük parası vermiş ve Nasrettin Hoca parayı alıp pazara gitmiş.
Hoca, akşam pazardan dönünce Nasrettin Hoca’yı gören çocuklar hocanın etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran Nasrettin Hoca, parayı veren çocuğa düdüğü vermiş.
Diğer çocuklar hep birlikte bağırmış:
– Hani bizim düdüğümüz nerede?
Nasrettin Hoca gülerek,
– Parayı veren düdüğü çalar, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Ya Tutarsa!
Nasrettin Hoca bir gün gölün kıyısına elinde koca bir kaşık yoğurt ile birlikte gitmiş.
Nasrettin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle boşaltmış.
O sırada köylülerden biri Nasrettin Hoca’yı görmüş ve şaşkınlıkla:
– Nasrettin Hoca ne yapıyorsun, diye sormuş.
Hoca gülümseyerek:
– Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş.
Adam, Hoca’ya bakmış ve kahkaha atarak:
– Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl maya tutar mı hiç?, demiş.
Nasrettin Hoca gülümsemesini hiç bozmadan:
– Peki ama ya tutarsa, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Gönlüm Buna Razı Olmadı
Eşeği ile birlikte kasabaya alışverişe giden Nasrettin Hoca; kitap, elma, limon gibi birçok ağır şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alarak eşeğine binmiş.
Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler:
– Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?, diye sormuşlar.
Hoca:
– Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, bir de çuvalı ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Vasiyet Etmiş
Nasrettin Hoca bir gün evde otururlarken karısına:
– Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş.
Karısı şaşırmış:
– Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş.
Hoca ciddi bir şekilde:
– Yarın öbür gün kıyamet koparsa her şey ters düz olacak. O zaman ben de düz olarak ayağa kalkabilirim, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Bugün Ayın Kaçı
Nasrettin Hoca bir gün bir işi için Konya’ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca’yı durdurmuş:
– Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş.
Hoca:
– Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Onu Kendisi Sanmış
Nasrettin Hoca bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşmış. Adamla sohbet etmeye başlamışlar. Bir saat havadan sudan konuştuktan sonra Hoca:
– Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi?, diye sormuş.
Adamcağız çok şaşırmış:
– Madem beni tanımadın, neden benimle bir saattir sohbet ediyorsun?, demiş.
Nasrettin Hoca:
– Kıyafetlerin benimkine çok benziyordu. Ben de seni ben sandım, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Birinin Anası Ağlayacak
Nasrettin Hoca’nın iki oğlu varmış. Oğullarından biri çömlekçilik yaparak geçimini sağlarmış. Hoca bir gün oğlunun yanına onu ziyarete gitmiş. Oğlu dertli bir şekilde:
– Baba çok heyecanlıyım çünkü bütün paramı bu çömleklere yatırdım. Hava güneşli olur da kururlarsa zengin olacağım. Yağmur yağarsa hepsi çatlayacak ve anam ağlayacak, demiş.
Hoca dertli bir şekilde diğer oğluna gitmiş. Oğlu o sırada tarlasında oturmuş düşünüyormuş:
– Ah baba hoş geldin. Bütün paramı bu tarlaya yatırdım. Eğer yağmur yağarsa zenginim ama kuraklık olursa her şeyimi kaybederim ve anam ağlar, demiş.
Nasrettin Hoca eve dönmüş. Sıkıntılı olduğunu gören karısı:
– Ne oldu Hoca canın sıkkın, demiş.
– Asıl dert senin, halini düşün. Çünkü yağmur yağsa da yağmasa da oğlanlardan birinin anası ağlayacak.
Nasrettin Hoca Fıkrası Hamam Bahşişi
Nasrettin Hoca bir gün hamama gitmiş. Ancak içeri girdiğinde kimse onunla ilgilenmemiş, havlu vermemiş, kese yapmamış ve çıkarken “iyi günler” dememiş. Buna rağmen Hoca ona uzatılan bahşiş kutusuna yüklüce bir bahşiş bırakmış.
Bir sonraki hafta tekrar hamama giden Hoca, içeri girer girmez herkes başına toplanmış, ikramlar, havlular ve oldukça fazla ilgiyle karşılanmış. Çıkarken de ona uzatılan bahşiş kutusuna hiç bahşiş bırakmamış.
Hamamcı şaşkın bir şekilde:
– Hoca bu ilgi bu alakaya bu kadar mı bahşiş bırakılır, demiş.
Nasrettin Hoca hemen gülerek:
– Bu geçen haftanın bahşişiydi. Bu haftanın bahşişini zaten geçen hafta vermiştim, diyerek güzel bir cevap vermiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Akıl Sır Ermiyor
Nasrettin Hoca bir gün yolda yürürken iki yüz akçe parasını kaybetmiş. Kaybettiği parasını bulamayan ve çok üzülen Hoca, “ne olur bulunsun” diye dua etmiş.
Aynı zamanda yaşadığı şehrin en zenginlerinden biri uzak diyarlarda bir yerde çıktığı gemi yolculuğunda kötü bir fırtınaya yakalanmış ve “Eğer kurtulursam Nasreddin Hoca’ya iki yüz akçe para vereceğim” diye adak adamış hemen.
Kötü fırtınadan kurtulan adam hemen gelip bu parayı Hoca’ya vermiş. Hoca şaşırmış ve:
– Ey Allah’ım sağ ol. Bu ne dolambaçlı yolmuş, ben parayı ben nerede yitirdim, nerden çıktı. Gerçekten de akıl sır ermiyor, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Ben Küçük Yangınlara Karışmam
Murat Ağa Nasrettin Hoca’nın yaşadığı kasabanın en zenginlerinden biriymiş. Ağa hem aklı ve zekası sayesinde zengin olduğunu düşünür, hep kendiyle övünürmüş.
İşine geldiğinde Hoca’ya danışır, işine geldiğinde ise onu dinlemezmiş. Sadece cuma günleri camiye gelirmiş. Murat Ağa’nın üç katlı, kocaman bahçeli ve çok lüks bir evi varmış. Bütün altınlarını ve paralarını da evinin bahçesinde saklarmış.
Cuma günleri camiye gelip de Hoca’nın doğruluk ve dürüstlükle ilgili sözlerini dinlerken işine gelmezse:
– Hoca Efendi, sen dünya işlerine karışma! Din ve dünya işi ayrı, dermiş.
Günlerden bir gün Murat Ağa’nın evinde yangın çıkınca koşarak camiye gelmiş. O sırada herkes öğle namazından çıkıyormuş. Ağa, Hoca’yı görünce:
– Hoca koşun yardım edin evim yanıyor, demiş.
Bunu duyan Hoca durur mu?:
– Bana din işleri ile dünya işlerini ayırmam gerektiğini sen öğrettin. Mesela bu yangın benim asla karışmamam gereken bir dünya işi, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Bulmanın Tadı
Nasrettin Hoca bir gün alışveriş yapmaya en sevdiği eşeğini de alarak gitmiş. Eşeğini bir ağaca güzelce bağlamış ve alışveriş yapmaya başlamış. Bir sürü şey alıp eşeğine doğru yürümeye başlamış. Ancak eşeği orada yokmuş.
Hemen bir adam tutarak bağırmasını istemiş:
– Nasrettin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca ona alışveriş çuvallarını, eşeğin semerini ve parasını verecek.
Duyanlar şaşkın bir şekilde:
– Hoca Efendi madem bulunduğunda eşeğini geri vereceksin neden arıyorsun, demişler.
Hoca gülümseyerek:
– Kaybolan şeyi bulmanın tadı başkadır. Her şeyi kaybedeceğimi de bilsem o eşeği bulup çalana geri vereceğim, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası İp Olur
Nasrettin Hoca’nın yaşadığı köyde yaşayanlar Eyyübi kelimesini bir türlü doğru söyleyemiyorlarmış.
Bazısı Eyip, bazısı İyip, bazıları da İyp diye yanlış bir şekilde söylüyorlarmış.
Buna artık dayanamayan Hoca vaazında:
– Ey komşular sakın ola ki oğlunuz olursa adını Eyyûb koymayın. İnsanlar onu söyleyemez çocuğun adı olur İp, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Şu Koca Tasla
Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş. vaazında doğru ve dürüst olmanın önemini anlatıyormuş. Bakmış dinleyenler yarı uykulu ve esniyorlar. Öğle vakti olduğu için de hepsinin karnı aç.
Düşünmüş:
– Haydi, toplanın bize gidiyoruz. Etli pilav ve yoğurt yiyelim, demiş.
Herkes hızlıca toplanmış ve eve gelmişler. Hoca karısına:
– Hanım masayı hazırla, hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye geldik, demiş.
Karısı:
– Hoca Efendi ne yaptın? Evde ne, pirinç ne et, ne de yoğurt yok, demiş.
Hoca düşünmüş, taşınmış ve içeri gitmiş ve elinde bir kaşık ve tencereyle gelmiş:
– Kusura bakmayın çocuklar, evde eğer pirinç, et ve yoğurt olsaydı bu kazan ve kaşıkla size ikram edecektim, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Ben Sözümden Dönmem
Bir gün Hoca ile komşusu bahçede oturuyor ve sohbet ediyorlarmış.
Komşusu Hoca’ya sormuş:
– Hoca’m, sen kaç yaşındasın?
Nasrettin Hoca derin derin düşünmüş ve ak sakallarını sıvazlayarak:
– Kırk yaşındayım.
Komşusu şaşkın bir şekilde hemen itiraz etmiş:
– Nasıl olur bu Hoca Efendi, 10 yıl önce de sorduğumda aynı cevabı vermiştin, demiş.
Hoca sakince gülümsemiş ve:
– Komşu Efendi ben sözümün eriyim. Sözümden dönmek bana yakışmaz. On yıl sonra da sorsan aynı cevabı vereceğim, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Kim Daha Büyük
Köylüler bir gün Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
– Hocam padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi?
Hoca hemen cevabını vermiş:
– Tabii ki çiftçi büyük. Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür.
Nasrettin Hoca Fıkrası Rüyada Gözlük
Gece yatağında mışıl mışıl uyuyan Nasreddin Hoca aniden uyanmış. Hemen kapısını uyandırmış:
– Hanım kalk gözlüğümü bulamıyorum.
Kadıncağız uykulu bir şekilde:
– Hoca gözlüğü uykuda ne yapacaksın?, demiş.
Hoca gözlüğünü bulmuş ve gözüne takarken:
– Rüyada daha iyi göreceğim, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Hepsinin Tadı Aynıdır
Üzüm bağıdan dönen Nasrettin Hoca’nın eşeğinin üstünde koca bir kasa üzüm varmış.
Tam eve varacakken Hoca’nın peşine çocuklar takılmış ve:
– Hoca, Hoca bize üzüm verir misin?, demişler.
Hoca düşünmüş, çocukları saymış. “Eğer hepsine bir salkım verirsem bana üzüm kalmaz” diye düşünmüş. Hoca, kasadan bir salkım üzüm almış ve çocukların her birine birer tane üzüm vermiş.
Çocuklar ellerindeki üzüme bakmış ve içlerinden biri:
– Hoca bu çok az değil mi?, demiş.
Nasrettin Hoca bu ya hemen cevabı vermiş:
– Canım niye ısrar ediyorsunuz. Ha bir tane, ha on tane ne fark eder. Nasıl olsa hepsinin tadı aynı değil mi?
Nasrettin Hoca Fıkrası Yağmurdan Kaçıyorum
O gün çok yağmur yağıyormuş. Nasreddin Hoca da pencere kenarında oturmuş, dışarıyı seyrediyormuş.
O sırada bir komşusunu yağmurun altında koşarken görmüş. Camı açmış ve:
– İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı komşu, demiş.
Komşusu utanmış ve yürümeye başlamış.
Başka bir gün yine yağmur yağıyormuş ama Hoca bu sefer dışardaymış. Yağmura yakalanınca koşmaya başlamış. Bu sefer de komşusu evdeymiş ve onu görünce:
– Hoca utanmıyor musun rahmetten kaçıyorsun, demiş.
Nasrettin Hoca:
– Ben rahmetten kaçmıyorum, düşen rahmetin üstüne basmamak için koşuyorum, demiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Parayı Kim verecek
Nasrettin Hoca küçük bir çocukken arkadaşları ona bir oyun oynamak isterler.
– Nasrettin, biz bahçede yumurta yapacağız, gelir misin?, demişler.
Arkadaşlarının kıkırdadıklarını gören Nasreddin ona bir oyun oynadıklarını anlamış ama yine de:
– Gelirim, demiş.
Çocuklar önden giderek, önceden sakladıkları yumurtaların üzerine oturmuş ve içlerinden biri Nasreddin’e:
– Biz hepimiz şimdi yumurtlayacağız. Eğer aramızda yumurtlayamayan biri olursa hepimize gazoz alacak, demiş.
Sonra da hep bir ağızdan gıdaklamaya başlamışlar:
– Gıt–gıt–gıdaaaak.
Nasrettin hemen düşünmüş ve:
– Üüüü–ürü–üüü, diye bağırmaya başlamış.
Diğer çocuklar şaşırıp:
– Ne oluyor Nasreddin?, diye sormuşlar.
Nasrettin:
– Eee bu kadar tavuğu koruyacak bir de horoz lazım, değil mi?, diye zekice bir cevap vermiş.
Nasrettin Hoca Fıkrası Bal ile Sirke Uyuşmamış
Köylüler toplanmış Nasrettin Hoca’nın tepesine ve sormuşlar:
– Hocam bal ve sirke birbiriyle uyuşmazmış derler, doğru mu sence? Hoca biraz düşünmüş ve gidip mutfaktan bal ve sirke almış. Bir kaşık bal yiyip üstüne sirke içmiş. Yüzünü ekşiterek:
– Neden uyuşmasın, gayet de iyi anlaşırlar, demiş.
Yüzünü görenler:
– E, Hoca yüzün ekşidi.
Hoca yine cevabını vermiş:
– Onlar anlaştı anlaşmasına ama beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.